Babasının kurduğu Ulusal Cephe Partisi'nin lideri Marine Le Pen, yüzde 21,4'lük oy oranıyla en yakın rakibi Emmanuel Macron'dan (Yüzde 23,9) sonra Fransa'nın yeni Cumhurbaşkanı'nı seçtiği sandıktan ikinci olarak çıktı.
Bir yandan babası Jean-Marie'nin partide yarattığı "Yahudi karşıtı" imajı yıkmaya uğraşan, diğer yandan Avrupa Birliği'ne karşıtlığını her fırsatta dile getiren Le Pen'in hayatındaki yedi önemli tarih, hayatının neden sağ ideolojiye adandığını ve babasının kariyerini nasıl şekillendirdiğini açıklıyor.
Jimmy Carter'ın ABD başkanlık seçimlerinde kazandığı zaferden önceki gece, o dönem 8 yaşında olan Marine Le Pen'in ailesinin Paris'teki evi, dinamitle patlatıldı. Failler yakalanamamış olsa da polis, olayın Jean-Marie Le Pen'e bir suikast olduğunu açıkladı.
Bu saldırı, genç Marine ve babasını yakınlaştırırken, bugün Fransa'nın cumhurbaşkanlığına oynayan 48 yaşındaki siyasetçinin kariyerindeki fitili ateşledi. Le Pen, 2006'da yayınlanan “Against the Flow” adlı otobiyografisinde şöyle diyordu:
''Ben hâlâ bebekleriyle oynayan küçük bir kızken, korkunç ve anlaşılmaz bir şeyin farkına vardım: Babam ve ben diğer insanlarla aynı muameleyi görmüyorduk."
Saldırı sonrası Le Pen ailesi, Paris yakınlarındaki Montretout'a taşındı ve Marine yaklaşık 40 sene boyunca babasıyla beraber burada yaşadı.
Le Pen ailesinin hayatı, Fransa'nın burjuva sınıfının standartlarının dışındaydı. Anne ve baba, üç kızından ayrı yaşıyor, sık sık seyahat ediyor, yelken yapıyor, partilere katılıyor veya kampanya yürütüyorlardı.
Marine 16 yaşındayken sevgilisiyle evi terk eden annesi, kızıyla 15 yıl görüşmedi. Anne ve babasının boşanması basında geniş yer aldı. Anne Pierrette Lalanne, o dönem Playboy dergisi için çıplak poz bile vermişti. Bu travma, Marine'in kız kardeşleriyle arasındaki bağı kuvvetlendirdi.
Jean-Marie'yle beraber çalışan Jean-Francois Touze, bir röportajında Le Pen'in, annesinin gidişinin ardından daha da güçlendiğini ve "Dünyaya karşı biz" hissiyatını hiçbir zaman bırakamadığını söylemişti.
Çocukken polis olmak isteyen Le Pen, daha sonra hukuk eğitimi aldı. Ancak babasının yörüngesinden hiçbir zaman çıkamadı. 1997'de Ulusal Cephe savunucusu Franck Chauffroy ile evlenen Marine Le Pen, altı yıllık avukatlık kariyerini geride bırakarak Parti'ye üye oldu.
Üç ay sonra Belçika'ya komşu Nord Pas de Calais'deki Bölgesel Konsey seçimlerinde ilk zaferini kazandı. İkisi ikiz olmak üzere üç çocuğu da seçimin peşi sıra 1998 ve 1999'da dünyaya geldi.
Baba Jean-Marie'nin, 2002'deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ilk turda Jacques Chirac'ı geride bırakması, tam anlamıyla bir sürprizdi.
Ulusal Cephe'nin bu başarısı, uzun sarı saçlı, 33 yaşındaki sigara tiryakisi Marine'in keşfedilmesine yol açtı. Jean-Marie karşıtları tecrübeli siyasetçiyi "faşist" diyerek protesto ederken, Marine televizyon programlarında babasını savundu.
Marine Le Pen'in yükselişi, Ulusal Cephe'nin ana akım Fransız siyasetindeki yolculuğunun başlangıcı oldu.
Montpellier Üniversitesi'nde aşırı sağ üzerine araştırmalar yapan öğretim üyesi Nicolas Lebourg'a göre Le Pen, partisinin ırkçı söylemle bir geleceğinin olamayacağını anladı ve 5 Mayıs 2002'de Ulusal Cephe'yi değiştirmeye karar verdi.
13 MAYIS 2009, KİMYA
Dört ay süren bir güç mücadelesinden sonra Marine, yürütme komitesini toplantıya çağırdı ve Jean-Marie, kurduğu partiden kovuldu. Her ikisinin artık herhangi bir bağlantısı olmasa da Jean-Marie, Marine'in kampanyasını finansal olarak destekliyor.
9 NİSAN 2017, TÖKEZLEME
Pazar günü gerçekleşen ilk turdan iki hafta önce Len Pen, az farkla da olsa anketleri önde götürüyordu.
Fransa'nın sürekli özür dilemekten vazgeçmesi gerektiğini söyleyen manifestosundan sonra Le Pen, 1942'de Paris'ten Auschwitz'e gönderilen 13 bin Yahudi'den ülkesinin sorumlu olmadığını ifade etti.
Le Pen'in en yakın rakibi Emmanuel Macron, bu açıklamayı "Ulusal Cephe gerçek yüzünü gösterdi" diyerek kullandı.
Uzmanlara göre Marine, 15 yıldır imaj çalışması üzerine oynasa da, babasının politikaları Le Pen'in seçim umutlarını gölgeledi.
Montpellier Üniversitesi'nden Nicolas Lebourg, Marine'in aslında ırkçı ya da Yahudi karşıtı olmadığını ancak Ulusal Cephe'nin DNA'sına sık sık geri döndüğünü söylüyor.