BIST 100 9.645,02 % -0,50
USD/TRY 32,5692 % 0,15
EUR/TRY 34,8834 % 0,70
Piyasalar
9.645,02
% -0,50
32,5692
% 0,15
34,8834
% 0,70
1,0700
% 0,44
45,35
-0,09
2.328,69
% 0,06
87,99
% 1,14
En son haberlerden haberin olsun istemez misin?

Gelişen piyasaların borçları küresel tehdit oluşturuyor

Wall Street Journal yazarlarına göre gelişmekte olan ekonomilerin omuzlarındaki borç yükü bir süre daha hafiflemeyeceği gibi küresel ekonomi için giderek daha büyük bir tehdit oluşturacak

Gelişen piyasaların borçları küresel tehdit oluşturuyor
IAN TALLEY & ANJANI TRIVEDI/ WALL STREET JOURNAL 20 01 2016, 12:50

Küresel büyüme endişeleriyle çalkalanan piyasaların en büyük yükü başta Asya ve Latin Amerika olmak üzere gelişmekte olan ekonomilerin omuzlarında. Gelişmekte olan piyasaların genelinde borçlanmış şirketlerin bu türbulansı nasıl atlatacağı kaygısı giderek büyüyor. Derecelendirme firmaları kurumsal borçlanmalar sebebiyle not düşürmeye devam ederken, borçlanma maliyetleri de yükseliyor. Geçmişte "güzel zamanlarda" kazandıran riskli varlıklardan kaçış başladı. Uluslararası Finans Enstitüsü'nün raporuna göre söz konusu piyasalardan 2015'te yarım trilyon dolar sermaye çıkışı olduğu tahmin ediliyor.

Yıllarca küresel ekonomiyi güçlendiren bu piyasalar şimdi ise zayıflayan büyüme ve daha sıkı borçlanma koşulları arasında sıkışmış durumda. Bu atmosfer de düşük faiz uygulandığı dönemlerde çok ağır borç yükü altına giren özel sektörü baskı altında tutuyor.

Gelişmekte olan ekonomilerin bu sıkışık durumu çok hızlı şekilde diğer ülkelere de yansıyor. Çünkü bu ekonomilere yaklaşık 3,6 trilyon dolar borç veren yabancı bankalara olan borç toplam borcun yüzde 25'ini oluşturuyor.

Standard & Poor’s verilerine göre borcunu zamanında ödeyemeyerek temerrüde düşen şirketlerin sayısı 2004'ten bu yana en yüksek seviyesine ulaştı. Çin hariç beş gelişen piyasanın kurumsal borçlarından ötürü derece düşürülmesi son iki yılda altıya katlandı.

Tüketimin, emtia fiyatlarının ve ekonomik büyüme hızının artacağını tahmin ederek çok fazla borçlanan şirketler büyük yanılgıya uğradı. Çünkü gelişmekte olan ülkelerde büyüme 2015'te yüzde 4'ün altında gerçekleşti. Ululsararası Para Fonu (IMF), 2011 yılında 2015 büyümesi için yüzde 7 civarını öngörmüştü.

Global finansal piyasalardaki korkunun merkezi hâline gelen Çin'in ekonomik büyümesi son 25 yılın en düşük seviyesini görerek yüzde 6,9'a düştü.

Piyasalardaki çatlağın ilk belirtileri ise kapasite üstü çalışıp, fazla borçlanan sanayi endüstrisinde görüldü. Çin'de devlete ait çelik firması Sinosteel, geçtiğimiz günlerde ekonomik yavaşlama ve çelik piyasasının tepetaklak olması sebebiyle finansal zorluklar yaşadıklarını açıkladı. Şirket, nakit darlığı ve özel şirketlerin faiz ödemelerinde gecikmeleri sebebiyle Aralık ayında borç ödemelerine üçüncü defa erteleme istedi.

ENDONEZYA, BREZİLYA, RUSYA VE GÜNEY AFRİKA DA ZORDA

Borç sıkıntısı bir tek Çin'i kapsamıyor. Endonezya'daki kurumların borçları 2010-2014 arası dört yıllık sürede yüzde 41 arttı. Küresel olarak ise gelişmekte olan ekonomilerin kurumsal borçları 2008'den bu yana yüzde 30 yükseldi. Bu, söz konusu ülkelerin gayrisafi yurtiçi hasılasının (GSYH) yüzde 88'ine denk geliyor. Bu oran, Çin'de yüzde 130 iken, ABD'de yüzde 70.

Endonezya'nın telekom şirketi PT Trikomsel Oke Tbk., 2012-2015 yılları arasında borcunu ikiye katladı. Ülke çapında bayii sayısını artıran şirketin gelirleri, Güney Asya'nın en büyük ekonomisinin altı yılın en düşük seviyesine gelmesi ve para birimi rupiahının zayıflayarak insanların alım gücünü düşürmesi sonucu çöküşe geçti. Trikomsel, Ekim ayında 460 milyon dolar borcu olduğunu açıkladı. Trikomsel'in sıkıntısı Japonya'ya sıçradı ve Japon SoftBank Group, Trikomsel'deki hisselerinin 336,6 milyon dolar zarara uğradığını duyurdu.

Uluslararası Para Fonu (IMF), salı günü yaptığı açıklamda 2016 büyüme tahminini yüzde 0,2 puan daha düşürerek yüzde 3,4'e çekti. Çin'deki dalgalanmaya dikkat çeken IMF de, gelişmekte olan olan piyasaların emita fiyatlarında daha fazla düşüşe ve küresel büyümede problemlere sebep olacağını açıkladı.

Bu olumsuz tabloya rağmen birçok ülke, Latin Amerika ve Asya'nın önceden gördüğü krizlere kıyasla daha iyi siper almış durumda. Döviz rezervlerini artırma yoluna giden ekonomiler piyasa dalgalanmalarından korunmak ve finansal sistemlerini güçlendirmek için adeta bir koruma kalkanı oluşturuyor. Brezilya'nın döviz rezervleri 2000 yılında GSYH'nın yüzde 5'iyken bugün bu oran yüzde 20'ye çıkmış durumda. Çin'in 3,3 trilyon doları aşan rezervleri ise yuanın keskin değer kayıpları yaşamasını engelliyor.

Bazı ülkelerin ise esnek döviz kuru politikasını benimsemei ihracatı daha cazip hâle getirirken küresel rekabeti de destekliyor. Geçmişteki örneklere bakılıdığında sabit kur rejimi, panik ortamı yaratarak piyasada çalkantıyı tetikliyordu.

Uluslararası Finans Enstitüsü Sermaye Piyasaları Direktörü Sonja Gibbs'e göre bu tip önlemler küresel resesyon olasılığını düşürüyor. Yuan üzerindeki değer kaybı baskısının Çin hükümetinin ekonomiyi yönetip yönetemeyeceği hakkındaki endişeleri artırdığını da hatırlatan Gibbs, "Bu en büyük merak konusu: Çin hükümeti maliyet artışlarının büyümesini kontrol etmekte yeteri kadar etkili olacak mı?" diye konuştu.

Finansal sarsıntıların yanında gelişen ekonomilerin siyasi sorunları da yatırımcıların endişelerini besliyor. Brezilya'da Devlet Başkanı Dilma Rouseff'in de adının karıştığı yolsuzluk tartışmaları sürerken ülkenin ekonomik durgunluğu ikinci yılına girdi. Uluslararası yaptırımların arttığı Rusya ise kredi bulma güçlüğü yaşıyor. Güney Afrika'da ise zayıf ekonomiyi ve adı yolsuzluk iddialarına karışan Devlet Başkanı Jacob Zuma'yı protesto eden gösteriler sürüyor.

Yukarı

Business HT×